Yaşama dair herşey!
Suç sadece evliliğin değil « Geri
Suç sadece evliliğin değil
Ya birbirinize katlanamaz gibi olursanız? Suç evliliğin olmayacak, bunu en başından söyleyeyim. Yani evlilik dediğimiz sonunda iki insanın uyum içinde bir arada yaşamaya çalışmasından öte nedir ki?
Yurtta kaldınız mı hiç? Ya da ev arkadaşlarınız oldu mu? En sevdiğiniz insanlarla bile beraber yaşamanın sizi gerdiği, sinirlendirdiği olmadı mı sanki hiç? Aynı ortamda bir yaşamı paylaşmaya çalışmak, birbirinin güzel-çirkin, iyi-kötü, sevimli-sevimsiz her halini görmek onunla en hoş haliyle bir kafede buluşup iki saat tatlı tatlı sohbet etmeye benzemiyor maalesef. Bu basit gerçekten hareket ederek söylüyorum suçun evlilikte olmadığını. En azından suçun tamamının.
Anayasalar...
Evlilikte de, kadın ve erkek gibi birbirine birçok yönden zıt iki varlığı aynı eve koyuyorsunuz, önlerine yapılması gereken binlerce iş çıkararak. Çünkü ne evlilik telaşı kolay bir şey ne bir evin içindeki güç dengelerini belirlemek ne de bu dengeleri koruyabilmek. Güç dengesi de neymiş demeyin, hep öyle değil midir, filmlerde görürüz hep, evde verdikleri bir davetten sonra kadın tabakları durular, adamsa çöpü atmakla, kapıları kilitlemekle görevlidir.
Ya da kadın sabah kahvaltıyı hazırlar, adam çocukları okula bırakır. Taraflardan birinin kendi görevini yapmadığı zaman da mutlaka atışır bu çift. Çünkü böyledir bu işler, adı konmasa da, tutanağı tutulmasa da, her evli çift zamanla kendi evliliklerinin anayasasını yazar. Değiştirilebilecek maddeleri vardır bu anayasanın ve elbette değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek olanları.
Söz isteyen bir şeyler
Bu böyle söylenmese de bütün şiddetiyle 7-24 hissedildiğinden sanırım, yeni evli çiftler hiç de öyle çok mutlu değildirler başlarda. Mutlulardır tabii ama herkesin sandığı kadar çok değil. Daha önce beraber yaşamış olmaya da benzemez bu, çünkü evlilik ister istemez her şeye bir ciddiyet getirir.
Basit kavgalar bile bir felaketmiş gibi algılanır adam ve kadın tarafından. Böyledir çünkü bu, her şey tıpatıp aynı olsa bile o imza atılmadan önceki haliyle, ruhlarda değişen, kıpırdanan, söz isteyen bir şeyler vardır.
Aileler de evlenir arada...
Kadın, kadınlığı bilinsin, yemekleri beğenilsin, evin hanımı olduğu kabullenilsin ister. Erkek, baskı altında kalmayı istemez, ihmalden hiç hoşlanmaz. Hem erkek olarak gücü benimsensin, korumacılığından hoşlanılsın ister hem de kocaman gövdesinde koca bir bebeğe dönüştüğü zaman sorgu sual olmadan şefkat gösterilsin diye bekler. Klasik bir evlilik olmasa da sizinkisi, yine de aynıdır bu, evrensel yasalar değil midir bunlar zaten?
E, tabii bir de hepimizce malum evlilik sadece iki kişinin evlenmesi değil, iki ailenin de evlenmesidir aynı zamanda. Güç dengeleri derken bunu da kastediyoruz elbet. Dengeler nasıl kurulacak karşı tarafın ailesiyle, nereye kadar hoş görülecek, idare edilecek veya sevilecek bazı şeyler? Yemeğe kimler gelecek, mutfakta neler pişecek? Bir düşününce o kadar çok şey var ki böyle, evlenmek deyip geçmeyeceksin, çok büyük bir işbirliği çünkü bu aslında...
Ne için çıkıldıysa bu yola...
Bu yüzdendir ki, evliliklerin ilk zamanları belki de en zor zamanlarıdır beraberliğin. Hem en güzel, heyecanlı, yeni, bir o kadar da belirleyici, önemli. Kurallar nasıl koyulursa, karşı taraf neye nasıl alıştırılırsa birçok şeyin öyle gittiği göz önüne alınırsa, ilk ayların ne kadar çok şifreyi içinde barındırdığı da anlaşılır...
Yapılacak en doğru şey, kartlarını açık oynamak, rahatsız olunan şeyleri netçe paylaşmak, her şeyi konuşabilmektir bence. Kinlenmeden, kapris yapmadan, geri dönüşü olmayan laflar edip pişman olmadan, genellemeden, sakinliğini yitirmeden... Kolay değil bu elbette ama sonunda buna değeceğini biliyorsunuz en azından, yoksa evlenmezdiniz zaten, değil mi? Bu sizin hür kararınızdı, hevesinizdi, hem onun hem de sizin için olumlu bir şey olması için çıkıldı yola
Işık Cansu Canayak
Kaynak : Cosmopolitan
Yurtta kaldınız mı hiç? Ya da ev arkadaşlarınız oldu mu? En sevdiğiniz insanlarla bile beraber yaşamanın sizi gerdiği, sinirlendirdiği olmadı mı sanki hiç? Aynı ortamda bir yaşamı paylaşmaya çalışmak, birbirinin güzel-çirkin, iyi-kötü, sevimli-sevimsiz her halini görmek onunla en hoş haliyle bir kafede buluşup iki saat tatlı tatlı sohbet etmeye benzemiyor maalesef. Bu basit gerçekten hareket ederek söylüyorum suçun evlilikte olmadığını. En azından suçun tamamının.
Anayasalar...
Evlilikte de, kadın ve erkek gibi birbirine birçok yönden zıt iki varlığı aynı eve koyuyorsunuz, önlerine yapılması gereken binlerce iş çıkararak. Çünkü ne evlilik telaşı kolay bir şey ne bir evin içindeki güç dengelerini belirlemek ne de bu dengeleri koruyabilmek. Güç dengesi de neymiş demeyin, hep öyle değil midir, filmlerde görürüz hep, evde verdikleri bir davetten sonra kadın tabakları durular, adamsa çöpü atmakla, kapıları kilitlemekle görevlidir.
Ya da kadın sabah kahvaltıyı hazırlar, adam çocukları okula bırakır. Taraflardan birinin kendi görevini yapmadığı zaman da mutlaka atışır bu çift. Çünkü böyledir bu işler, adı konmasa da, tutanağı tutulmasa da, her evli çift zamanla kendi evliliklerinin anayasasını yazar. Değiştirilebilecek maddeleri vardır bu anayasanın ve elbette değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek olanları.
Söz isteyen bir şeyler
Bu böyle söylenmese de bütün şiddetiyle 7-24 hissedildiğinden sanırım, yeni evli çiftler hiç de öyle çok mutlu değildirler başlarda. Mutlulardır tabii ama herkesin sandığı kadar çok değil. Daha önce beraber yaşamış olmaya da benzemez bu, çünkü evlilik ister istemez her şeye bir ciddiyet getirir.
Basit kavgalar bile bir felaketmiş gibi algılanır adam ve kadın tarafından. Böyledir çünkü bu, her şey tıpatıp aynı olsa bile o imza atılmadan önceki haliyle, ruhlarda değişen, kıpırdanan, söz isteyen bir şeyler vardır.
Aileler de evlenir arada...
Kadın, kadınlığı bilinsin, yemekleri beğenilsin, evin hanımı olduğu kabullenilsin ister. Erkek, baskı altında kalmayı istemez, ihmalden hiç hoşlanmaz. Hem erkek olarak gücü benimsensin, korumacılığından hoşlanılsın ister hem de kocaman gövdesinde koca bir bebeğe dönüştüğü zaman sorgu sual olmadan şefkat gösterilsin diye bekler. Klasik bir evlilik olmasa da sizinkisi, yine de aynıdır bu, evrensel yasalar değil midir bunlar zaten?
E, tabii bir de hepimizce malum evlilik sadece iki kişinin evlenmesi değil, iki ailenin de evlenmesidir aynı zamanda. Güç dengeleri derken bunu da kastediyoruz elbet. Dengeler nasıl kurulacak karşı tarafın ailesiyle, nereye kadar hoş görülecek, idare edilecek veya sevilecek bazı şeyler? Yemeğe kimler gelecek, mutfakta neler pişecek? Bir düşününce o kadar çok şey var ki böyle, evlenmek deyip geçmeyeceksin, çok büyük bir işbirliği çünkü bu aslında...
Ne için çıkıldıysa bu yola...
Bu yüzdendir ki, evliliklerin ilk zamanları belki de en zor zamanlarıdır beraberliğin. Hem en güzel, heyecanlı, yeni, bir o kadar da belirleyici, önemli. Kurallar nasıl koyulursa, karşı taraf neye nasıl alıştırılırsa birçok şeyin öyle gittiği göz önüne alınırsa, ilk ayların ne kadar çok şifreyi içinde barındırdığı da anlaşılır...
Yapılacak en doğru şey, kartlarını açık oynamak, rahatsız olunan şeyleri netçe paylaşmak, her şeyi konuşabilmektir bence. Kinlenmeden, kapris yapmadan, geri dönüşü olmayan laflar edip pişman olmadan, genellemeden, sakinliğini yitirmeden... Kolay değil bu elbette ama sonunda buna değeceğini biliyorsunuz en azından, yoksa evlenmezdiniz zaten, değil mi? Bu sizin hür kararınızdı, hevesinizdi, hem onun hem de sizin için olumlu bir şey olması için çıkıldı yola
Işık Cansu Canayak
Kaynak : Cosmopolitan
-
Bu haber için yorumlar (0 adet)
Şu an okunanlar
Suç sadece evliliğin değil
Giselle ile Nefise Karatay Markafoni koleksiyon
Victoria Secret Fashion 2011-2012 Bölüm 1
Elle nisan 2013
24 yaş kadın giyim